‘Memleketimizde Karadeniz fıkralarına hizmet edildiği kadar vatandaşımız için uğraşılsaydı, Trabzon’un her ilçesi şimdiye çoktan il olmuştu’ desek yeridir

Haberi dün, “İmamlar da sürece dahil oldu” haberiyle okuyunca gülmekten kendimi alamadım.

Arsin’de İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından kahverengi kokarca zararlısıyla mücadele kapsamında 36 mahalle imamının devreye sokulması, işin geldiği noktayı göstermesi açısından oldukça çarpıcı.

Yahu kardeşim!

Bu böcek tarım ürünlerini tehdit ediyor.

Özellikle fındık üreticileri için mesele son derece ciddi.

Siz kalkmış, imamlardan medet umuyorsunuz!

Bu kadar ciddiyetten uzak bir çözüm arayışı olur mu?

Şehrimizde Tarım İl ve İlçe Müdürlüklerinin sahaya kaç personel sürdüğünü bilmiyoruz.

Mücadelede ne kadar kaynak kullanıldı, hangi sonuçlar elde edildi, bundan da haberimiz yok.

Şahit olduğumuz tek şey, özellikle kırsal mahallelerde muhtarlar ve azaların vatandaşa kokarca tuzaklarını dağıtması.

Şimdi de imamların vaaz ve hutbelerinde kokarcadan söz etmeleri bekleniyor.

Vatandaşın bilinçlenmesi elbette önemlidir.

Yani müftülükle iş birliği yapılması esasında kötü bir fikir değildir.

Ancak, insan gerçekten sormadan edemiyor;

Asli kurumlar işini tam anlamıyla yaptı mı ki sıra imamlarımıza geldi?

Din görevlilerinin, kutsal kitabımızla besledikleri sözlerinin kalplere dokunup kulaklara ulaştığından kesinlikle şüphemiz yok.

Lakin bilinmeli ki, kokarca istilasını ne hutbe durdurur, ne de vaaz.

Dolayısıyla sahanın ihtiyacı ortada…

İşin uzmanlarınca yürütülecek güçlü bir koordinasyon ve bilimsel temele dayanan ciddi bir mücadele.

MAHKEME-İ KÜBRA!

Bir gün gelecek…

Bugün işgal ettiğiniz makamların, yönettiğiniz kurumların hiçbir kıymeti harbiyesi kalmayacak.

Sadece attığınız imzaların değil, görmezden geldiğiniz hakların da hesabı sorulacak.

Ayrıca o gün, “Keşke fırsat elimdeyken adaleti gözetip, haksızlığa sessiz kalmasaydım.” Diyen de çok olacak.

Bu nedenledir ki, idarecilik denilen şey sadece talimat vermek değil, aynı zamanda adaletle hükmetmektir.

Çalışanı korumaktır.

Emekçinin derdine kulak vermek, haksızlığa maruz kaldığında yanında yer almaktır.

Cumhurbaşkanından bakanına, milletvekilinden belediye başkanına, müdüründen memuru, işçisine kadar…

Kim birilerinin idaresinden sorumluysa, o sorumluluk o kişinin omzuna yüklenmiş emanettir.

Adalet kişiye göre değişirse, hakkaniyet mutlak suretle ortadan kalkar.

Tüm bunlardan mütevellit, çalışanının alın terini görmeyen, emeğini değersizleştiren idareciler altın tahtlarda dahi otursa, gönüllerde makamları yıkılmış birer viranedir.

Hasılı.

Yalnızca kendi hakları için mücadele edip mazlum çalışanın çilesini görmezden gelen çakma liderlere Mahkeme-i Kübra’da adaletin ne olduğunu gösterirler.

Dolayısıyla yetimin duası, mazlumun hakkı, emeği çalınan bir çalışanın ahı…

Hiçbir koltuk bunların karşısında sizi koruyamaz.

Sözüm, hesap ödemeden masadan kalkacağını düşünen sözde idarecilere:

Yönetiminden mesul olduğunuz çalışanlarınızın haklarını gözetin ve adaletli olun!

Ve bilhassa şunu unutmayın…

Bir gün gelecek, yaptıklarınızla birlikte yapmadıklarınız da o büyük terazinin kefesinde yerini bulacaktır.

Yazmak iyi gelir.

Bana;

[email protected]adresinden ulaşabilirsiniz.