Kamu hizmeti sunan kurumların hizmet kalitesine zaman zaman değiniyoruz.
Geçtiğimiz günlerde bir yakınımızın tedavisi için yolumuz KTÜ Farabi Hastanesi Fizik Tedavi Ünitesine düştü.
Gördük ki, yıllardır kurumun üzerinde atfedilen kasvetli havayı dağıtmak için canla başla çalışan bir ekip var.
Kan alma ünitesinden görüntüleme merkezine kadar hemen her noktada güler yüzlü, ilgili personeller görev yapıyor.
★
Yerleşkede hizmet veren Koru Kafeterya’da da aynı özen var.
Temizlik, hijyen ve düzen mükemmel…
Çalışanları genç ve dinamik olmakla birlikte, güler yüzleriyle adeta misafir ağırlayan ev sahibi gibiler.
★
İhtiyacın karşılanması amacıyla gerek fiziki gerek personel anlamında sürekli büyüyen hastane gerçekten çok yoğun.
Neticede derdine derman aramak için farklı illerden gelen yüzlerce hastaya hizmet veriliyor.
Buna rağmen kaliteli hizmet ve özveriden taviz verilmiyor.
★
Tablo çok sevindirici…
Özellikle Fizik Tedavi Ünitesinde görev yapan Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Erhan Çapkın’ın, hastalarıyla kurduğu iletişim, mesleki donanım ve sabırlı yaklaşımı ayrı bir takdiri hak ediyor.
Kendisinin mesleki başarılarının yanı sıra son derece mütevazı bir kişiliğe sahip oluşu, hem hastaları hem de çalışma arkadaşları nezdinde ayrı bir değer kazandırıyor.
Dahası, hocanın etrafında görev yapan hemşireler, fizyoterapistler ve yardımcı sağlık personeli de aynı gayretle çalışmakta.
Birbirini tamamlayan bu uyumlu ekip sayesinde hastalar yalnızca tedavi edilmiyor, aynı zamanda ilgi ve şefkatle karşılanıyor.
Üstelik gördük ki sadece bizim hastamıza değil, tüm hastalara aynı duyarlılıkta, aynı hassasiyetle yaklaşılıyor.
Özetle, bir doktorun yüzündeki tebessüm, kullandığı anlayışlı üslup ile verdiği güvenin, uyguladığı tedavinin yarısı olduğunun yakınen şahidi olduk.
Velhasıl, KTÜ Farabi Hastanesi’nde gözlemlediğimiz bu yeni soluk, “hastane ortamı”na dair klasik algıları kıracak nitelikte.
Kurumun başhekiminden müdürüne kadar tüm idari kadro, böylesi olumlu bir ortamın tesis edilmesinde pay sahibidir.
Başarıları daim olsun.
BİZİ ALDATAN KİMDENDİR?
Hikâyemiz her ne kadar basit bir araba bakım meselesi gibi görünse de, asıl odaklanmamız gereken şey, toplumumuzdaki güven, ahlak ve helal kazanç anlayışının nereye vardığıdır.
★
Yurt dışında yaşayan bir aile büyüğümüz geçtiğimiz hafta memlekete geldi.
Arabasına bakım yaptırmak isteyince birlikte, Değirmendere Büyük Sanayi Sitesi’ne uğradık.
Gittiğimiz özel servisteki usta araca şöyle bir göz gezdirip öyle bir rakam söyledi ki hepimiz şaştık kaldık.
80 bin lira!
Ücret fazla gelince oradan ayrılıp, aynı işlemi başka bir servise sorduk.
Bu kez önümüze çıkan rakam 20 bin lira…
★
Arada tam dört kat fark var!
Dolayısıyla akıl ve mantıktan ziyade tüm vicdanlara buradan soruyorum;
Esnaflık, ticaret hakikaten bu mudur?
★
Bu kepazeliğe muhatap sadece biz de değiliz.
Aynı durum birçok gurbetçinin başına zaman zaman geliyor.
Ve gurbetçilerimiz diyor ki; “Biz kazandığımız alın terimizi memlekete getirip harcamak istiyoruz ama fırsatçılar yüzünden mağdur oluyoruz. Bu yapılanın ticaret ahlakında da, dinimizde de yeri yok.”
Çok doğru.
Nitekim herhalde bu tür yakışıksız durumların topraklarımızda artmış olmasından mütevellit, geçtiğimiz Cuma hutbesinde imam efendi, Peygamber Efendimiz’in (sav) “Bizi aldatan bizden değildir.” Sözünü “Elhamdülillah Müslüman’ım” diyen herkese hatırlatmıştı.
★
Uzun lafın kısası, meramımı anladınız sanırım.
Demek istediğim, ticaretin temel taşı dürüstlük olmalı.
Neticede helal kazanç, alın teriyle olduğu kadar adalet ve ahlakla kazanılır.
Üzülerek görüyoruz ki, son yıllarda fırsatçılar kantarın topuzunu iyice kaçırmış.
★
Bu tablonun, müşterileri mağdur ettiği kadar dürüst esnafı da zan altında bıraktığı akıllardan çıkarılmamalı.
★
Ezcümle, artık denetimlerin sıkılaştırılması elzem…
Özellikle oto yedek parçalarında fiyat farklarının kaynağı mutlaka araştırılmalı.
Aldatanla dürüst olan esnafı birbirinden ayıracak olan biz müşteriler değil, kanunlar ve uygulayıcılardır.
★ ★ ★
Yazmak iyi gelir.
Bana;
“[email protected]” adresinden ulaşabilirsiniz.