Eskiden devletin arabası belliydi.
Siyah olurdu çoğu.
Bazen beyaz da çıkardı aralarından.
Lakin her birinin kapısına görünür halde “Resmi Hizmete Mahsustur”
yazdığından mütevellit, araç renginin ne olduğunun esasında pek bir
önemi de yoktu.
Herkes bilirdi o aracın devlete ait olduğunu.
Kimin bineceği, nereye gideceği, hangi iş için kullanılacağı herkesçe
bilinirdi.
Hiçbir vali, kaymakam, başkan ya da müdür kalkıp o aracı özel işine
tahsis etmezdi.
Ayıplanırdı çünkü.
Halkın diline düşerdi.
“Devletin arabasını düğün konvoyuna katmış!” derlerdi mesela…
Ne yazık ki bugün bu düzen değişti.
Bir “Araç Kiralama Sistemi” icat ettiler kardeşim!
Üniversitesinden belediyesine, valiliğinden müdürlüklerine kadar herkes
bu işin içinde!
Demirbaş sayılabilecek araç neredeyse hiç yok.
Kiralık araçlara bakıyoruz, hiçbiri öyle sıradan da değil.
Bilhassa makam araçları, en pahalısın, en lüksünden.
★
Sorsan bu işten karla çıkılıyor ama kiralanan lüks araçların bir yıllık
ücretiyle kalıcı, demirbaşa yazılabilecek çok daha uygun araçlar
alınabilir.
Dedik ya…
Masraftan kaçıyoruz (!) bahanesiyle, devletin kasası sessizce
deliniyor.
★
Kiralık araçların alayının camları karanlık, içinde kim var belli değil.
Hem, o kırmızı ya da beyaz harflerle yazılmış o utandırıcı hatırlatma
cümlesi de sökülüp atılmış.
★
Trabzon’a bakın mesela…
Trafikte kaç tane “resmi plakalı” araç görüyorsunuz?
Neredeyse hiç yok.
Halbuki şehirde gezen, plakası sivil ama yakıtı, bakımı, sigortası
devletin kasasından çıkan yüzlerce araç var.
Hepsi “kiralık” kılıfında, “resmi” işlerde (!) dolaşırken, vatandaş o
araçların benzinini market faturalarındaki vergilerle ödüyor.
Düzensizliğin sınırı burada kalsa hadi gene iyi…
Öyle başkan, genel müdür, daire başkanları var ki, kendi özel araçlarını
kurum otoparkına park edip, devletin kiraladığı araçlarla şahsi işlerini
görmekte.
Mesela eşini alışverişe, çocuğunu kreşe götürenler var.
Nasıl olacaksa artık…
Bunlar hem makamları görünsün istiyorlar, hem de masrafları milletin
cebinden çıksın.
Bu nasıl bir anlayış, nasıl bir kamu ahlakıdır, bilmiyoruz!
Ne hesap soran kalmış, ne de utanma duygusu.
Hülasa.
Vaktiyle “devlet malı” kelimesi bile toplumumuzda saygı uyandırırdı.
Şimdi “devlet malı” deyince akla lüks, israf ve torpil geliyor.
Belli ki “Resmi Hizmete Mahsustur.” Cümlesinin devlet araçlarına
yeniden yazılması lazım.
Hatta vicdanlara da…
HİJYEN SINIFTA KALDI!
Son günlerde Trabzon’un farklı birçok ilçesinde yaşayan öğrenci
velilerimizden çok sayıda şikâyetler geliyor.
Okullarda yaşanan temizlik ve hijyen sorunuyla ilgili çözüm bekleyen
bahse konu veli sayısı gerçekten azımsanacak gibi değil.
Özellikle kırsal bölgelerde durum içler acısı.
Birçok okulda bırakın temizlik personelini, eski tabirle “hademe” bile yok.
Katı yakıtlı kaloriferleri veliler kendi aralarında para toplayarak tuttukları
kişilere yaktırıyor.
Tuvalet kağıdı, sabun, peçete, deterjan, çamaşır suyu gibi en temel
hijyen ürünleri dahi yine velilerin cebinden karşılanıyor.
Okul yöneticileri topu, bütçe yetersiz cümleleriyle bakanlığa atarken, İlçe
Müdürlükleri de içinde bulundukları zor şartları “mevcut imkânlarla idare
edin” talimatlarıyla bertaraf etmeye çalışıyor.
İyi, güzel de kardeşim!
Bu memlekette “eğitime katkı payı” adı altında milyonlarca Liralık
vergi toplanıyor.
Bahse konu bu pay sigaradan alkole, akaryakıttan market alışverişlerine
kadar sayısız kalemdeki ÖTV ve KDV gibi vergilerde, hatta elektrik
faturalarının içindeki kalemlerde bile gizli.
Velilerin bağış adı altında ödediği ücretleri geçtik, her gün bu
ülkenin eğitim sistemine farklı birçok şekilde katkı yapılıyor ama
konuştuğumuz şey hala okulların kirli lavaboları, boyasız duvarları
ve paslı korkulukları…
Kırık fayanslar, nemden kabarmış duvarlar, sabunsuz lavabolar, kokudan
girilmeyen tuvaletler de cabası…
Bunlar artık istisna değil, maalesef sıradanlaşmış bir tablo.
★
Bakın tırnak içinde yazıyoruz;
“Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu duruma ‘bütçe meselesi’ olarak değil,
çocuk sağlığı ve güvenliği meselesi olarak yaklaşması gerekiyor.”
Zira bu konu sadece okul temizliği değil, devletin, en değerli varlıklarımız
olan çocuklarımıza verdiği değerin göstergesidir.
Dolayısıyla, veliler haklı…
Tablo kabul edilemez.
Hele ki yaşananları halının altına süpürmek, bizim nezdimizde hijyen
sorununun bu köşeye kadar sirayet etmesi anlamındadır!
★ ★ ★
Yazmak iyi gelir.
Bana;
“apektas6161@gmail.com” adresinden ulaşabilirsiniz.